Çocuk ve Başarı
Çocuk ve Başarı ailelerin en çok takıldığı konulardan biridir. Çocukları okul çağında olan tüm anne babalardan zaman zaman çeşitli yakınmalar duyarız. Hatta bazı ebeveynler için çocukların okul yaşamları önemli bir sıkıntı haline gelir.
Bazı çocuklar derslere ilgi duymaları için gösterilen tüm çabalara kayıtsız kalırlar ve ailelerinin istediği başarı düzeyine bir türlü ulaşamazlar. Diğer bir kesim çok daha başarılı olabilecekken, kapasitesini tam olarak ortaya koyamaz ve elde edebileceği notların daha azına razı olur. Kimi öğrenciler de başarılı olmalarına rağmen sürekli bir stres yaşar ve en küçük bir başarısızlık onları yoğun bir biçimde yıpratır.
Anne-babalar çocuklarının eğitiminin her safhasında önemli bir rol oynarlar. Ancak bu rolün niteliğinin ve biçiminin farkında olmak ve sınırlarını bilmek gereklidir.
Çocuk ve başarı hakkında öncelikle başarı kavramına değinmek yerinde olacaktır:
Başarılı olma, bir var olma koşuludur. Yani sağlıklı bir insan iş yapmadan bir şeyler başarmadan yaşayamaz. Başarılı ya da başarısız olmak insanın ruh halini ve davranışlarını önemli ölçüde etkiler. Henüz eğitim çağında olan çocuk için başarı genellikle “okul başarısıyla” ölçülür. Okul başarısı ise çoğumuz için yüksek notlar anlamına gelir. Böylece bir çocuğun hayattaki başarısı sadece aldığı notlarla belirlenmiş olur ve bu da çocuğun uzun süre taşıyacağı bir etiket haline gelir.
Aslında başarı çok daha geniş bir anlam taşır. “Okul Başarısı” ve “Hayat Başarısı” birbirinden ayrı düşünülmesi gereken iki kavramdır. Bu demektir ki; çocuğun okul hayatındaki başarı durumuna bakıp “bu çocuk adam olmayacak veya olacak” şeklinde bir yorum yapılmamalıdır.
Yapılan bir araştırmada “Hayat Başarısı” şu ölçütlerle değerlendirilmiştir:
*AİLE HAYATINDA
-Aile içi ilişkilerin iyi olması
-Rahat iletişim kurabilme
-Sevgi ve saygı ortamı
-Paylaşabilme
-Birbirine destek olma
-Güven duyma
-Birlikte olmaktan mutlu olma
*SOSYAL HAYATTA
-Toplum içinde geçerli bir yere ve mesleğe sahip olma
-Arkadaş ilişkilerinde aranılan bir kişi olma
-Kültürel etkinliklere katılmaktan zevk duymak ve aktif olarak yaşama
-Ekonomik olarak rahat geçinebilme
-Bir takım hobilere sahip olma
*İŞ HAYATINDA
-İşinde yerini bulmuş olduğuna inanma
-Astları ve üstleriyle iyi geçinme
-İşinde bireysel yaratıcılıklarını gösterebilme
-Kendini rahat ifade edebilme
Görüldüğü gibi başarılı, huzurlu ve doyumlu yaşayabilmek bir çok yetenek ve beceriyi gerektirmektedir. Okuldaki akademik başarı ise bunlardan yalnızca bir tanesidir ve tek başına gelecekteki hayat başarısının bir garantisi olamamaktadır. Ayrıca okul başarısı da sadece alınan notlarla belirlenemez .
Çünkü eğitim bir bütündür ve çok yönlü değerlendirilmelidir.
Okul başarısı bir çok faktöre bağlıdır. Çocuğun değişik alanlarda sahip olduğu ilgi, yetenek, motivasyon ve gittiği okul kadar, ailenin eğitime bakış açısı ve çocuğa yaklaşımı da önemli rol oynar. Çocuk ve Başarı bir arada değerlendirilirken bunlarda dikkate alınmalıdır.
Aile çocuğunu çok iyi tanımalı,ilgi ve yeteneklerini keşfetmelidir. Her çocuk her alanda başarılı olamayacaktır. Beklentiler, çocuğu yapabilecekleri ve hedefleri ile doğru orantılı olmalıdır.
Ailenin gerek okul gerekse bazı okul dışı konulardaki çeşitli tutum ve tavırları, çocuk tarafından sürekli izlenir ve taklit edilir. Her şeyden önce ebeveynin okul ve öğretmenler hakkında ne hissettiği, ne düşündüğü ve bunları çocuğa nasıl yansıttığı önemlidir. Aile zaman zaman okul ya da öğretmenler hakkında olumsuz duygu ve düşüncelere kapılabilir. Ancak bunlar kesinlikle çocuğun yanında belli edilmemeli, öğretmen hakkındaki konuşmalar belli bir saygı çerçevesini aşmamalıdır. Elbette her türlü konu öğretmen ve idare ile yüz yüze görüşülebilir, tartışılabilir, ancak çocuğun yanında okul hakkında edilecek olumsuz sözcükler onun eğitiminden çok şey kaybettirebilir.
Ailenin genel tutumu da başarıyı belirleyici bir diğer unsurdur. Yapılan araştırmalara göre demokratik tutuma sahip ailelerin çocukları, gevşek ve otoriter tutumlara sahip ailelerin çocuklarına göre daha başarılı olmaktadır. Başarısızlığa en çok neden olan gevşek tutumdur. Çocuğun okulu ve dersleriyle ilgilenildiğini bilmeye ihtiyacı vardır.
Aile çocuğun eğitim açısından en verimli çağında olduğunu unutmamalıdır. Ev ortamını olabildiğince eğitime yönelik düzenlemelidir. Çocuk evde aileyle birlikte belgesel ve genel kültür ağırlıklı programlar seyretmelidir. Evde, çocuğun yaş düzeyine uygun ilgi çekici, bol resimli ansiklopediler ( hayvanlar alemi, keşifler dünyası, bilim teknik v.s. ) ve yararlanabileceği değişik ilgi alanlarında kitaplar, teknolojik aygıtlar bulunmalıdır. Aile birlikte sinema, tiyatro, müze ve sergilere gitmeli, çocuğa “bu oyunu / filmi nasıl buldun?, sen kahramanın yerinde olsan ne yapardın?, bu müzede en çok ne ilgini çekti?” gibi düşünmeye teşvik edecek sorular sorulmalı, bu konularda sohbet edilmelidir.
Ders çalışma dayatması yerine, araştırma becerilerinin gelişmesini desteklemek ve öğrenmenin keyifli hale getirilmesi çok önemlidir.
Her konuda olduğu gibi çocuğun eğitim ile de ilgili birincil rol modeli ailedir. Ailenin eğitimle ilgili sahip olduğu değerler çocuk tarafından izlenecek ve model alınacaktır. Eğer baba, para kazanmanın esas değer olduğunu düşünüyor, başarıyı para kazanmaya odaklıyor ve eğitimi önemsemiyorsa , çocuk da benzer bir bakış açısı geliştirecektir. Ne yazık ki medyanın sunduğu rol modelleri malumumuz. Bu konuya girersem bu yazı asla bitmez.
Dolayısıyla çocuğu, popüler kültürün sunduğu olumsuz rol modellerinden korumak, daha sağlıklı rol modelleriyle karşılaştırmak çok önemlidir.
Aile her şeyden önce çocuğun başarı duygusunu tatmasını sağlamalıdır. Başarmanın hazzını bilmeyen bir çocuktan okulda başarılı olmasını bekleyemezsiniz. Ev işlerinden alışverişe, resim yapmaktan spora, çocuk değişik ilgi alanlarında yüreklendirilmeli ve bir iş başardığında takdir edilmelidir. Başarı karşılığında maddi ödüller yerine sıcak bir ilgi göstermek ve ona “bunu başardığın için mutlu olmalısın, sen çok becerikli / akıllı / yetenekli bir çocuksun” gibi sözler söylemek çok daha yerinde olur.
Çocuk ve başarı mı? Sevgi ve denge mi?
En önemlisi de onları ne kadar sevdiğinizi ve sizin için ne kadar değerli olduklarını her zaman hissettirebilmektir…
Sevgiyle kalın.
Psikolog Ebru YILMAZ